Uzun ve devrik sonsözlü içsel boşalım, ya da buhran, ya da "Mübareğim, mübareksin, mübarek"

Sanatı tekelinde görenlerle, dini tekelinde görenlerin şapşallıkları birbirine benziyor; ne tuhaf! "Mübareğim, mübareksin, mübarek.." edebiyatı yapan din sömürücülerinin günü bugün. Piyasalar sanatın ucundan köşesinden az biraz anlayıp(!) da kendini yılların Leonardo'su sananlarla dolu. Eline kalemi alan Shakespeare oluveriyor, başına takkeyi takan din âlimi.
Ne tuhaf, kimse kendine söz söyletmiyor. İşin kötüsü bu takkelilerle sanatsevicilerin ortak yanı: Bunlar kırk yılda bir de olsa doğru bir şey yapıp da beğenildiklerinde bu histerik hallenmeleri daha da coşuyor; kaplarına sığamıyor, taşıyorlar. Unutuyorlar ki bozuk saat de günde iki kere doğruyu gösteriyor.

Neyse uzatmayacağım...
Son sözüm şudur: Cehalet ne kadar derinine işlerse kişinin ve kendisi bile varamıyorsa cahilliğinin farkına dışarıdan da o kadar çok belli eder insan ne mal olduğunu...